Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.











Akreq 20.02.2015 | 18:55
« #1 »

Muhteşem....
Elinize yüreğinize sağlık devamını dört gözle bekliyorum..
İndirilebilir olmasınıda canı gönülden istiyorum.

Alkoer 20.02.2015 | 22:10
« #2 »

mükemmel...

ELendiL 20.02.2015 | 22:59
« #3 »

Harika, mükemmel bir paylaşım ellerinize emeğinize sağlık.

Diabolus 20.02.2015 | 23:16
« #4 »

Emeği geçenlerin ellerine sağlık....

Mercanertesi 21.02.2015 | 15:11
« #5 »

ya ben ne diyeceğimi bilmiyorum. hikayesini bilmeme rağmen çok istemiştim şunu anlayarak okumak. kuru bi teşekkür şu hikayeyi çevirmenizin yanında çok küçük kalacak. ama çok teşekkür ederim uğraşlarınıza. devamını dört gözle bekliyorum.

Midnite 21.02.2015 | 23:28
« #6 »

Teşekküre ederiz çevirenlerin emeği çok :)
Çeviri tamamlanmıştır.

Akreq 22.02.2015 | 12:05
« #7 »

Çok güzel...emeği geçenlere tekrardan sonsuz teşekkürler..
İndirilebilir olsun istiyorummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm...

alper0636 26.02.2015 | 13:30
« #8 »

sonsuz teşekkürler süper bir iş elinize sağlık

Bardolan 26.02.2015 | 13:43
« #9 »

Elarinize sağlık muhteşem olmuş

halit1907 26.02.2015 | 16:26
« #10 »

emeği geçenlere teşekkür ederiz. başyapıt olmuş

birde şunun LOTR gibi filmini yapsalar dadından yenmez :)


Sayfa: 1   Yukarı git

Yorum Yapın

Lütfen giriş yapın veya kayıt olun.




Diablo Hikayesi  (Okunma sayısı 340 defa)

Gerçekliğin yaratılışından itibaren, High Heavens'ın (Yüksek Cennetler) meleksi lejyonları ve Burning Hells'in (Yanan Cehennemler) iblisvari güruhları Eternal Conflict (Sonsuz Savaş) diye bilinen bitmeyen bir savaş yürütmüşlerdi. Uzun yıllar süren savaştan sonra, her iki ordunun bireyleri mücadeleden yorgun düştüler ve barış içinde yaşayabilecekleri bir ev aradılar.
Worldstone diye bilinen büyük bir artifakın güçlerini kullanarak hem Cennetler hem de Cehennemler'den saklı Sanctuary adlı dünyayı oluşturdular.

 Sanctuary'de yaşayan iblisler ve melekler birbirleriyle çiftleşmek için gelerek nephalem diye bilinen insaların ilk nesli olan güçlü hibritleri üretmişlerdi. Zamanla melekler Nephalem'lerin potansiyellerinden korkmaya başladılar ve Worldstone'u yavrularının güçlerini sınırlamak için ayarladılar. Nesiller boyunca, insanlık kanlarında kilitlenen sırları yavaşça unuttu.
En sonunda, Cennetler ve Cehennemler Sanctuary'nin varlığını öğrendiler ve dünyayı Sin War (Günah Savaşı) adlı bir savaşa soktular. Mücadele durma noktasına geldiğinde, her iki tarafta Sanctuary'deki savaşlarında ateşkeste anlaşmaya vardılar ve insanlığı kendi kaderlerine bıraktılar. Yine de, Yanan Cehennemler'in Prime Evil'leri (Baş İblisler) Diablo, Mephisto ve Baal insanları savaş araçları olarak kullanmayı planladılar.

 Bu amaç daha küçük iblisler arasında huzursuzluk yaratarak isyan çıkarmalarına sebep olmuştu. Cehennem'in lejyonları harap edilse de Baş İblisler'i Sanctuary'e sürgün etmişlerdi. Cennet'in liderlerinden biri olan baş melek Tyrael, İblisler'in insan dünyasında olduğunu farketmişti ve Baş'ları (Baş İblisler'i) avlamak üzere gizlice bir büyücü birliği olan Horadrim'i kurmuştu. Baş'ların özlerini içerebilecek Soulstone'lar (Ruh Taşları) ile donanan Horadrim, onları tuzağa düşürüp hapsederek, Üçünün ruhlarını Sanctuary genelinde sakladı.
İnsan Kral Leoric Tristram'ı toprağı olarak seçene dek, Baş İblisler tarafından hiçbir entrika yaşanmadan iki asır geçmişti. Leoric'in haberi olmaksızın, kötü niyetli varlık küçük kasabanın altında bekliyordu: hapsolmuş Lord of Terror (Dehşetin Efendisi), Diablo.

En sonunda, Crimson Soulstone'un (Kızıl Ruhtaşı) sınırları zayıflamış ve Diablo böylece kasaba halkının zihnine girmişti. İblisin etkisi altında, Leoric'in yardımcılarından biri olan Başpiskopos Lazarus, Diablo'yu serbest bıraktı.
Gerçek efendisinin serbest kalmasıyla, Lazarus kralı iblisvari amaçlar için kullanmaya çalıştı. Leoric'e yakındaki Westmarch ülkesinden gelen hayali bir tehlikeyi fısıldayarak, en büyük oğlu savaşçı Prens Aidan'ı öldürmek için bir orduyla hükümdarı yönetmişti.

Daha sonra Lazarus kralın en genç oğlu Prens Albrecht'i kaçırmıştı, böylece Diablo çocuğu ilhak ederek tekrar fiziksel form alabilecekti.

Diablo çocuğun vücuduna girince, Tristram'ın altındaki şeytan kasaba boyunca yayılmaya başlamıştı.
Aidan kardeşini kurtarmak ve Tristram'ı temizlemek için yemin ederek geri dönmüştü. Sisterhood of the Sightless Eye'dan (Görmeyen Göz Kardeşliği) bir rogue, Kehjistan'dan bir Vizjerei büyücüsü ve bir dizi, silahlar ve zırhlar konusunda eğitimli dayanıklı savaşçılar da dahil dünyanın her yerinden maceracılar Aidan'ın görevi için gelmişti.

Kahramanlar, Tristram'ın hayatta kalan çeşitli köylüleri tarafından desteklenmişti: Demirci Griswold grubun ekipmanlarını dövüp, tamir etmişti, Cadı Adria olara büyülü kitaplar ve iksirler sağlamıştı. Yaşayan son Horadrim Deckard Cain ise görevlerinde onlara rehberlik etmek için bilgisini kullanmıştı.
Lazarus Tristram'ın altında öldürülmüş ve Aidan, Albrecht'in vücuduna girip onu bir ucubeye çeviren Diablo'ya meydan okumuştu. Aidan Diablo'nun tezahürünü yok etmiş... fakat Kızıl Ruhtaşı'nı yok edememişti. Daha fazla masumu bozulmaya uğratmak için Diablo'nun serbest kalmasından korkan Aidan, çareyi ruhtaşını kendi alnının içine daldırarak iblisi taşımakta bulmuştu.

Yorgun olan Aidan, Tristram'a dönmüştü fakat şehirdeki kutlamalar zihnini lanetleyen kara özü sakinleştirmek için bir işe yaramamıştı. Kısa süre sonra Prens cevap ve kurtuluş aramak için doğuya gitmek üzere ayrılmıştı.
Diablo'nun etkisiyle boğuşmasına rağmen, Aidan yavaşta iblisin öncelikli amacını yerine getirmeye sürüklendi: diğer Baş İblisleri serbest bırakmaya. Aidan, Görmeyen Göz Kardeşliği'nin operasyon üssü olan Rogue Monastery'ye doğru seyahat ettikçe, Diablo'nun ruhu, manastırın sakinlerini evlerinden süren acımasız iblisleri yarattı. Manastıra sığınan eski bir serseri olan Marius mucizevi bir şekilde saldırılar esnasında kendini zarar görmemiş olarak buldu.

Tanık olduğu dehşetlerin bulanık zihninin hileleri olup olmadığından emin olmayan Marius, Dark Wanderer (Karanlık Gezgin) diye adlandırdığı Aidan'ı takip etti.
Karanlığı silmek için çalışan bir grup kahraman, hayatta kalan roguelar tarafından inşa edilen küçük bir kampta toplanmıştı. Bu kahramanlar;




Arreat Dağı'ndan bir barbar,
Skovos Adaları'ndan bir Amazon,
Zakarum inancından bir Paladin,
Kehjistan'dan bir Sorceress ve
doğu ormanlarından bir Necromancer'dı.
Deckard Cain'i iblisvari hapisten kurtardıktan sonra, kahramanlar onun rehberliği altında, enfekte edilen Manastır'ı temizlediler fakat Aidan'ı yakalamak için çok geç kalmışlardı.

Marius'un eşliğinde Aidan, büyük Horadrim Tal Rasha'nın bir zamanlar kendini feda ettiği doğu mezarına gitti ve Lord of Destruction'ı (Yıkımın Efendisi), Baal'ı hapsinden kurtarmak için Amber Soulstone'u (Sarı Ruhtaşı) göğsüne sapladı.

Mezarın içinde Baş Melek Tyrael, Aidan ile kapıştı. Bu arada, Baal Marius'u kandırıp Tal Rasha'nın solmuş vücudundan Sarı Ruhtaşı'nı çıkarttırarak kendini serbest bırakmayı başardı.


 Tal Rasha Mezarının Simgeleri
Aidan ve Baal, Tyrael'in üstesinden gelip onu mezara hapsetmiştiler. Ancak bu, Yıkımın Efendisi'ni (yada herhangi bir Baş İblis'i) Sanctuary'den sürgün edecek olan hareketten, başmeleğin Marius'a Baal'ın ruhtaşının kırıklarından birini almasını ve onu Yanan Cehennemler'e götürerek yok etmesini emretmesinden önceydi.

Kahramanlar mezara ulaştığında, Marius ve Baş İblisler gitmişlerdi. Şampiyonlar, Marius'un yolunu izlemelerini ve onun umutsuz girişiminin başarıya ulaştığından emin olmak için kendilerini teşvik eden Tyrael'i hızlıca serbest bıraktılar.
İnsanlığın kahramanları, Baal ve Aidan'ı, iblislerin kardeşi Mephisto'yu hapsinden kurtardığı Zakarum dininin kutsal bölgesi Travincal'a doğru izlemişlerdi. Tekrar bir araya gelen Baş İblisler, insalığa hakim olma planlarını harekete geçirmişlerdi. Mephisto, hiç kimsenin kardeşine müdahale etmeyeceğinden emin olmak için Sanctuary'de kalırken, Diablo Aidan'ın ölümlü etini atıp, Cehennem'in lejyonlarını toplamak için bir geçitten geçti.

Kahramanlar Travincal'a ulaştıklarında, sadece Mephisto'yla değil ayrıca Zakarum'um bozulmaya uğratılmış aydınlarıyla da savaşmaya zorlandılar. Mephisto'nun mağarasının taşlarını bile sarsan acımasız bir mücadele sonrasında, insanlığın şampiyonları Lord of Hatred'ı (Nefretin Efendisi) yıktılar ve ruhtaşını geçit aracılığıyla Cehennem'e taşıdılar.
Cehennem'in derinliklerinde, kahramanlar Mephisto'nun ruhtaşını Anvil of Annihilation (İmha Örsü) üzerinde parçalamıştılar. Ardından Diablo'yu kan nehirleri ve lavların aktığı lanetli bir katedrale kadar takip etmişlerdi. Burası, kahramanların Dehşetin Efendisi ile çarpıştıkları, tüm kahramanlık ve kudretlerini onun zamansız kötülüğüne karşı kullandıkları savaş meydanıydı. En sonunda, Diablo yenilmişti ve Kızıl Ruhtaşı, Cehennem'in kalbinde kopartılmıştı.

Bu arada Baal, Worldstone'u (Dünyataşı) bozulmaya uğratıp, tüm insanlığı şeytanın tarafına çekmek için kuzeye gitmişti. İlk olarak Yıkımın Efendisi kardeşlerinin kaderinden kaçmayı düşünmüştü. Sarı Ruhtaşı'nı korkuyla tutup yok etmeyi başaramayan, bir akıl hastanesine sığınan Marius'u izlemişti. Kılık değiştiren Baal, Marius'u aldatarak ruhtaşından vazgeçmesini sağlamış ardından acımasız bir şekilde hayatını sonlandırmıştır.
Marius'un ölü ellerinden alıp silahlandığı Sarı Ruhtaşı'yla, Baal bizzat kendisi kudretli barbar kabileleri için kutsal sayılan büyük bir dağ olan Arreat'ın kuzey topraklarına bir saldırı düzenledi. Hedefi dağın kendisiydi, Sanctuary'nin yaratıldığı Dünyataşı'nın yattığı yer.

Baal'ın güruhları kuzeyi harap etmiş, çeşitli mistik Elder'ların kendilerini feda ederek evlerinin etrafına koruyucu bir büyü yaydıkları Harrogath'ın ufak kasabasını koruyan her barbar kalesini yok etmişlerdi.
Kasabanın hayatta kalan son Elder'ı Nihlathak büyülerinin gücünden şüphe duymuştu, bu yüzden Yıkımın Efendisi'yle bir pazarlık yaptı.





















İblisvari ordu, Harrogath insanlarını Baal'ın Arreat Dağı'na spektral bekçiler ile savaşmadan girebilmesini sağlayacak olan artifak Relic of the Ancients'ı vermeleri karşılığında bağışlayacaktı.
Diablo'yu yenen kahramanlar Baal'ı, aralarına iki yeni üyenin katıldığı kuzeye kadar izlemişlerdi. Biri kaçak büyücüleri avlamak için kurulan birlik olan Viz-Jaq'tarr'ın bir suikastçısıydı. Diğeri Scosglen'in ormanlıklarından gelen, doğanın güçlerini komuta ediyor ve hayvan formlarına giren bir druid idi.

Tyrael'in yardımıyla kahraman grubu yollarını Harrogat'a ulaşmak için Baal'ın öncülerini aşıp, vahşi kuzey topraklarında bulmuştu.
Kasabada kahramanlar Nihlathak'ın hilesini ortaya çıkarmışlar, hain Elder'ı yenmişler ve Arreat Dağı'nın zirvesine yarışmışlardı, sırf dağın kalbine çoktan ilerleyen Baal'ı bulabilmek için. Onlar onu yakalayamadan ve Baal, Dünyataşı'nın yer aldığı odada kötümcül işine başlarken, değerli zamanlarını Arreat'ın koruyucu Kadimleri'ni yenmek için harcamışlardı.
İçeride kahramanlar Yıkımın Efendisi'yle yüzleştiler ve onu acımasız bir savaşta mağlup ettiler. Diablo, silahlarının ve dualarının önünde düşmüş olmasına rağmen, Baal Sanctuary boyunca tehlike yayılmasına sebep olacak eylemi çoktan gerçekleştirmişti: Dünyataşı'nı bozulmaya uğratmıştı.

Başmelek Tyrael önemli bir karar vererek, insanlığı kurtarmak için melek kılıcı El'druin'i Dünyataşı'na fırlatarak, Sanctuary'i oluşturan objeyi yok etmişti.
Dünyataşı'nın yok olmasıyla, Sanctuary'nin Sonsuız Savaş'taki rolü sonsuza dek değişmişti.İnsanlar geçmiş çağların korkularını büyük ölçüde unutmuş ve Yeni Tristram kasabası bir zamanlar Diablo'nun toprağın altında durduğu yerden çok ta uzağa yayılmamıştı.

Ancak Deckard Cain unutmamıştı. Evlatlık yeğeni Leah'ı Yeni Tristram'a getirmiş ve bir zamanlar katedralden süzülen şeytan üzerine çalışmaya devam etmişti. Cain, kıyametin Sanctuary'i yeniden tehdit etmesinin an meselesi olduğuna inanıyordu ve 20 yıllık göreceli huzur boyunca uyarıları görmezden gelinmişti... ta ki cennetlerden bir yıldız düşene dek.

Yıldız, Tristram'ın eski katedralini vurmuş, Cain'in bir kraterin içine düşmesine ve Leah'ın yardıma koşmasına sebep olmuştu.
Düşen yıldız hikâyeleri Sanctuary'nin dört bir yanından kahramanları çekmişti:

Arreat yıkımından kurtulan gezgin bir barbar;
İntikam dolu bir iblis avcısı;
Ivgorod manastırlarından bir keşiş;
Umbaru insanlarından bir cadı doktor, ve
Xiansai ada ülkesinden bir sihirbaz.

Bu kahramanların her biri, uzun zaman önce melekler ve iblislerden doğan nephalemleri hatırlatan eşsiz yetenekler göstermişlerdi.
Kahramanlar Leah'ın yardım çağrısına yanıt verdiler ve Yıldızın Çarpmasıyla açığa çıkan enerjiden güç alan nefret dolu iskeletlerden sağ kurtulmayı başarmış Kahin'i buldular. Krateri araştırdıklarında çarpanın bir yıldız değil kendini toparlamaya çalışan bir adam olduğunu keşfettiler.

Yabancının kimliğine ilişkin birkaç ipucu vardı: zorlukla hatırlayabildiği uğursuz bir haber (ki çok önemli olduğundan emindi bunun) ve mabedde parçalanmış halde sıkışmış kılıcı.

Geçen iki yılda mabette yeni korkularla yüzleşek Kahin adamın karanlıktan gelen bilgilerini anlamak için Nephalemden kılıcın parçalarını getirmesini istedi
Kahramanlar parçaları toplamış olmalarına rağmen, Maghda-Belial'ın Müridi shardları kaçırıp Kahine ölümcül bir yara bırakarak Leah ve kahramanlardan kaçtı. Kahin son olarak Mabet'de kılıcı onardı ve kederli yeğeninin gözlerinde göçüp gitti. Kahinin çektiği acılar boşa gitmemişti. Kılıç yapıldıktan sonra yabancının düşmüş bir melek olan Tyrael olduğu anlaşıldı. Bunca zahmeti, tüm ilahi güçlerinden vaz geçip insanlığı yaklaşmakta olan iki şeytani lord için uyarmaya gelmişti.

Yanan Cehennemler'den gelen Diablo ve kardeşleri Belial - Yalanların Lordu ve Azmadon - Günahların Lordu İnsanoğlunu yönetme isteğine devam edecekti.
Nephalem'le beraber Leah ve Tyrael çöl şehri Caldeum'da Maghda'nın peşine düştüler. Onu şeytanların musallat olduğu Alcarnus'da köşeye sıkıştırırlar ve Kahin'in ölümünün intikamını alırlar fakat kahramanlar Maghda ölürken son nefesinde karanlık gerçeği öğrenirler.

Onun ustası Belial Yalanların Lordu, Caldeum'un derinliklerinde saklanıp gölgelerden insanları manipule ediyordur. Tyrael ve Leah şehir kanallarında şeytani lordu ararlar fakat sadece Belial'ın uşaklarına ve esir Adria'ya rastlarlar. Leah'ın uzun süredir kayıp annesi Aidan'a Diabloya karşı verilen savaşta yardım eden
Şeytani güçlere karşı çatışmada Adria yıllar önce gizlenmiştir ve istemeden Leah'ı arkada bırakır. İkiside tekrar birleşmekten mutludur fakat Adria hızlıca yer çekimini kendi isteğine göre yönlendirir Caldeum'da. Belial'ın uşakları Black Soulstone (Kara Ruh Taşı)'u ele geçirir. bu taş Şeytanileri Tapınaktan sürüp içine hapsedebilir bir tuzaktır.

Black Soulstone'un zanaatkâr'ı Horadrim haini olarak bilinen Zoltun Kulle'dir, yerini bilen tek kişi o'dur ve kendisi yüzyıllar önce ölmüştür. Leah'ın büyüsü çılgın büyücünün ruhunun yansımasını çağırır ve onu bir pazarlığa sıkıştırır. Kulle tekrar diriltilmesi karşılığında kendi gömüşmüş büyülerini ve büyüsel arşivini onlarla paylaşacaktır.
Kulle hayatını geri kazandığında sığınağının kalbinde dördüncü Black Soulstone'u çağırır ama bir sürprizle karşılaşır, Kristal yedi Şeytani ile uğulduyordur. 20 yıllık sürede Adria dikkatlice beş şeytan lordunun özlerini işaretlemiştir böylece onları taşın içinde esir tutabilecektir.

Cadının şüpheli halleri ve niyetleri Kulle'yi nephalem ile bir anlaşma yapmaya yönlendirmiştir. Onu Cennetlere ve Cehennemlere yollayacaktır ve mabette saltanatı beraber sürdüreceklerdir. Kahramanlar bunu redretmişler ve Kulle'nin yasak büyüleriyle mücadeleye başlamışlardır.
Black Soulstone'un atmosferinden döndüğünde Nephalem Caldeum'ın Belial'ın kuvvetleri tarafından kuşatılmış olduğunu görür. Hızlıca hareket eder ve Caldeum İmparatorunun Çocuğu İkinci Hakan ile imparatorluk sarayında maskesini düşürür.

Bu mücadele esnasında Yalanların Lord'u imparatorluk sarayını parçalar nephalemle birlikte fakat kahramanların gücü Belial'a üstün gelir ve ruhunu Black Soulstone'a hapsederler.


















Caldeum'da hızır tekrar sağlanır ve nephalem sonrasında Azmodan'ın peşine düşer ama Leah çoktan Günahların Lord'unun alaycı görüntülerini almaya başlamıştır.


















Soulstone hakkındaki bilgisiyle övünürken kendinden geçen Azmadon Arreat Kraterindeki tapınağa cehennemini yollamaya başlar.
Arreat Dağının yakınına yapılmış olan Bastion Ormanının Kalesine kahramanlar Azmodan ordusu ile aynı anda geldiler. Nephalem Azmodan'ın duvardan kaleye girebilen şeytanı kuşatma hayvanlarına ve iblis sürülerini tutmaya çalışmasına rağmen iblisler savunmayı geçmiş içeride toplanmış sivilleri ve insanlığın savunucularını kuşatma altına almışlardı.
Adria'nın önderliği izlenirken Kahramanlar Arreat Kreterinde ki Günahların Kalbine ( Hearts of Sin ) Azmodan'ın ordularının güçlendiği yere geldiler.


Azmodan'ın Savaş Makinesi
Arreat Kreterinin çekirdeğinde Nephalem günahların Lord'u ile karşı karşıya geldi. Azmodan cehennemin korkunç gücünü Kahramanların üstüne püskürttü. Sığınağı kötülüğün ve cürümüşlüğün cirit attığı bir yer haline getirdi.

Sonunda, Belial gibi Azmodan da düştü. Ruhu Kara Ruh Taşına ( Black SoulStone ) hapsedildi.
Dehşet verici olayların üstesinden gelen Kahramanlar, Kalenin korkuluklarına döndü. Tyreal gizemli zincirlere bağlanmıştı ve ölü askerlerin kanlarından Leah'ın etrafında bir ritüel yapılıyordu. Adria Kara Ruhtaşını ( Black Soulstone ) kızına sapladı, böylelikle korkunç gerçek öğrenildi. Adria'nın Diablo'nun hizmetkarı olduğu gerçeği ortaya çıktı. Leah'ı aracı olarak kullanıp Terörlerin Lord'u Diablo'yu geri getirdi.

Diablo'nun girişi Leah'ın aklını ve bedenini hemen ele geçirdi, kendini ona tamamen transfer etti. Efendisinin dönüşünden sonra Adria kaçtı, Tyreal ve Naphalem i korkunç ihanet ile başbaşa bıraktı.
Kara Ruhtaşının ( Black SoulStone ) ele geçirilmesinden sonra Diablo, Mephisto, Baal ve diğer dört şeytanın güçlerini emdi. Yanan cehennemden kötülüğün gücü ile döndü.

Diablo yüksek cennetlere zorla geçit açıp kendi nihai arzusunu gerçekleştirmeye, düşmanlarının diyarlarını kökünü kurutmaya gitti.









  Ve




















Cennetler Titreyecek
Diablo Leah'ın formunda Yüksek Cennetlerin kapısına ulaştı ama Imperius Cesaretin Baş meleği ve Cennet güçlerinin komutanı kadim düşmanının ilizyonunu gördü ve gerçek simasını açığa çıkarmak için onu yakmaya başladı.

Diablonun gerçek ve korkunç formu açığa çıktı ve ölesiye çarpıştılar. Diablo Imperius'u yendi ve Cennetin Kapılarını (Diamond Gates) kırdı. Cennetin kapıları iblis güçleri tarafından daha önce defalarca kuşatılmıştı fakat hiç aşılamamıştı. - Şimdiye kadar.

Cennetin kapıları düştükten sonra, Angiris Konsülü, Cennetlerin liderleri hızlıca dağıldı.
Cennet hızlıca yağmalarınken Tyrael ve Nephalem açılan geçitten Diablo'yu takip ettiler. Onları suçlayan yaralı ve yenilmiş Imperius ile karşılaştırlar ve Birincil İblis (Prime Evil) tarafından yıkılan Cennet ile.

Diablo Cenneti acımasızca kirletirken cehennemlerin en güçlü iblisleri cehennemlerin yarıklarından geliyorlardı. Melekler iblisler tarafından yakalanmıştı. Cennetlerin lejyonları umutsuzluğa yakalanmışlardı.

Nephalem kararlı bir şekilde işgal edilmiş Yüksek Cennetler boyunca savaştı Itherael'in ( Kaderin Başmeleği ) rehberliğini ve Auriel ( Umudun Başmeleği)' i aradı. Diablo Kristal kemerin en üstünde Cennetin gücünü ve tüm meleklerin hayat enerjisini kontrol etmeye çalışıyordu.







Şeytanların ruhları ile güçlenmiş Diablo, Nephalem'in üzerine durdurak bilmeden korkular yağdırıyordu hatta onu terör diyarına bile sürdü.

Yüksek Cennet güçlerinin düşmesin rağmen Nephalem başarmıştı. Dev gibi bir çatışmadan sonra Diablonun fiziksel tezahürünü kül haline getirdi.







Diablo kaybolduktan sonra Yüksek Cennetler yıkılan evlerini yeniden inşa etmeye başladılar.
Tyrael Angiris konseyine - Ölümlü Bilgeliğin Temsilcisi olarak tekrar katıldı ve onun bilgisine günler boyuncu ihtiyaç duyuldu. Diablonun baskını ile açılan yaraları iyileştirmeye çabaladı insanlık ve melekler arasında birlikteliği sağladı.

Ama sonsuz çatışmanın izleyicileri onun birlik üzerine olan umutlarını takipteydi.


 




Ve Günlerin Sonunda

Bilgelik Kaybolacak


Adaletin Dünya insanlarının üzerine düştüğü gibi

Cesaretde Gazaba Dönüşecek





 


Ve bütün umutlar caresizlik tarafından yutulacak.

Ölüm, sonunda kanatlarını açıp bütün insanların kaderlerini

Sonsuz dek parçalayacak.
Diablo yenildikten ve Kara RuhTaşına (Black Soultone) tıkıltan sonra, Angiris konsülü onu Yüksek Cennetlerde koruma altına aldı ama Tyrael bunun çözüm olduğundan şüpheliydi. Tyrael mabed civarlarından güçlü insanlar tuttu ve onları Kahin'in ölümünden beri ilk yeni Horadrim'e yerleştirdi, Onların yardımı ile Black Soulstone'u Yüksek Cennetlerden çaldı ve yıkık şehir Corvus'un altına gizledi.

Tyrael gizli planı uygulamaya koyarken, Malthael ( Bilgeliğin Başmeleği ) varoluşun gizemleri tarafından azap çekiyordu. O ünvanını bırakıp kendi doğasına uygun bir şeyler aradı ve Ölümün Başmeleği haline geldi.
Naphelem Birincil Şeytanı ( Prime Evil ) yendikten sonra, Malthael sonsuz çatışmayı bitirmek için bütün şeytanı mirası yok etmeyi seçti, buna insanlıkta dahil. O yeni Horadrim'e saldırdı ve Kara Ruhtaşı ( Black Soulstone ) ele geçirdi. Onun Orakçıları (Reapers) , melekleri ve ölüleri dahi dehşete düşürüyordu. Westmarch'ın yakınından başlayarak insanları katletmeye ve ruhları hasat etmeye başladı. Her insan ruhu topladığında Malthael'in gücü artıyordu.

Malthael Kara Ruhtaşı (Black Soulstone) başka bir diyara taşıdı : Pandemonium Kalesi, Sonsuz çatışmanın sınırı. Burada Malthael Soulstone'u yeniden şekillendirdi ve Mabedde bulunan tüm şetani özlere uyacak şekilde yaptı.
Zakarum inancındaki Crusader'ların yardımı ile Nephalem Malthael ile karşı karşıya geldi. Savaş sırasında Malthael Black SoulStone'yi parçaladı ve açığa çıkan tüm ruhları aldı, böylece ölümü ve cehennemin yıkıcı güçlerini savaş alanına taşıdı. Yorucu bir çatışmanın ardından, Nephalem Ölümün Başmeleğine üstün geldi, Malthael patlayan bir enerjinin içinde kayboldu, toplamış olduğu tüm ruhlarda salındı. - Buna Diablo'da dahil
... ve Tyrael merak etti. Eğer Naphelem dostu ise şimdi Cennet ve Cehennemlerin şampiyonunu kim yenebilirdi, bir gün aynı bozulma başmeleklerin başına gelirmiydi.




Nephalem mümkün olmayanı gerçekleştirdi.

Meleklere itfa olmuş ölümü yendi


... Tüm insanlığı kurtardı.

O anda, zafer avcunun içinde iken


Naphelem'i yeni bir ışığın içinde gördüm:



Onlar öyle kahramanlar ki Cennet ve Cehennemin Şampiyonlarını yenmiş.






Ama onların içinde ölümlü bir kalp yatıyor...


Bu birgün bozulmayı tekrar ateşleyebilir.

O gün.


Onlar kudretleri ile bizim yanımızda mı olacaklar ?

Yoksa bizim sonumuzu mu getirecekler ?


Çevirenler: Blackfire - Parabola


Konu : 20.02.2015 | 18:39
Son Düzenleme: 21.02.2015 | 23:27 Gönderen: Midnite
Etiketler:
Tweet

Yorumlar